hukuk

Kişisel Verilerin Korunması Mevzuatı

Kişisel Verilerin Korunması Mevzuatı 1024 1024 hbtlc_yazar1


Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)

Türkiye’de kişisel verilerin korunmasına ilişkin temel yasal düzenleme, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’dur (KVKK). Bu kanun, 24 Mart 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir ve Avrupa Birliği’nin Genel Veri Koruma Yönetmeliği’ne (GDPR) paralel bir yapıya sahiptir. KVKK’nın temel amacı, kişisel verilerin işlenmesinde bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve bu verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülüklerini belirlemektir.

KVKK’nın Temel İlkeleri

KVKK, kişisel verilerin işlenmesinde uyulması gereken temel ilkeleri belirlemektedir. Bu ilkeler şunlardır:

  • Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma: Veriler, hukuka uygun ve dürüst bir şekilde işlenmelidir.
  • Doğru ve gerektiğinde güncel olma: Kişisel veriler doğru olmalı ve gerektiğinde güncellenmelidir.
  • Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme: Veriler, belirli, açık ve meşru amaçlarla toplanmalı ve işlenmelidir.
  • İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma: Veriler, işlendikleri amaçla bağlantılı olmalı ve bu amaçlar doğrultusunda sınırlı ve ölçülü olmalıdır.
  • Mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme: Veriler, mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmelidir.

Kişisel Veri Sahiplerinin Hakları

KVKK, kişisel veri sahiplerine çeşitli haklar tanımaktadır. Bu haklar arasında şunlar yer almaktadır:

  • Kişisel verilerin işlenip işlenmediğini öğrenme
  • Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme
  • Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme
  • Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme
  • Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme
  • Kişisel verilerin işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması hâlinde verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme
  • İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme
  • Kişisel verilerin kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğranması hâlinde zararın giderilmesini talep etme

Veri Sorumlusunun Yükümlülükleri

Veri sorumluları, KVKK’ya uygun olarak kişisel verileri korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülükler arasında şunlar bulunmaktadır:

  • Kişisel verileri hukuka uygun olarak işlemek
  • Kişisel verilerin güvenliğini sağlamak için gerekli teknik ve idari tedbirleri almak
  • Veri sahiplerini bilgilendirmek ve gerekli izinleri almak
  • Kişisel verilerin işlenmesiyle ilgili her türlü faaliyeti belgelemek ve raporlamak

Sonuç

Türkiye’de kişisel verilerin korunması mevzuatı, bireylerin gizlilik haklarını koruma ve veri güvenliğini sağlama amacını taşır. KVKK, bu alanda önemli bir yasal çerçeve sunarken, veri sorumlularına da ciddi yükümlülükler getirmektedir. Bireyler olarak, kişisel verilerimizin korunması konusunda bilinçli ve dikkatli olmamız büyük önem taşımaktadır.

Firmamız kişisel verilerin korunması konusunda yasal ve teknik altyapı desteği sağlamaktadır.


Olaylara Müdahalede Fiziksel ve Teknik Üstünlük

Olaylara Müdahalede Fiziksel ve Teknik Üstünlük 1024 1024 hbtlc_user

Şüpheli Müdahalesinde Fiziksel ve Teknik Üstünlük: Adım Adım Güvenlik

Güvenlik ve kamu düzenini korumada, olaylara müdahalede kullanılan yöntemler büyük önem taşır. Fiziksel ve teknik üstün güç kullanımı, caydırıcılığı artırmak ve istenmeyen olayları önlemek amacıyla kritik bir rol oynar. Şüphelilere yaklaşırken belirli güvenlik protokollerine uyulması, hem müdahaleyi yapan personelin hem de çevredeki insanların güvenliğini sağlamada hayati önem taşır.

Bilimsel veriler, şüphelilerin etkili saldırı mesafesinin yaklaşık iki metre olduğunu göstermektedir. Bu mesafe, şüphelinin ani bir hareketle saldırma riskini minimize etmek için dikkate alınmalıdır. Şüpheli tamamen sakinleştirilmeden ve üst araması yapılmaya hazır hale getirilmeden, bu iki metrelik etkili alana yaklaşmak büyük bir risk oluşturur. Dolayısıyla, şüphelinin etkili alana sokulmaması, olayların kontrol altında tutulması adına temel bir güvenlik kuralıdır.

 Güvenlik Prosedürlerinin Uygulanması

Şüpheliyi aramaya hazır hale getirmek için, belirli prosedürlerin titizlikle uygulanması gerekmektedir. Bu prosedürler, şüphelinin fiziksel olarak kontrol altına alınmasını ve güvenli bir şekilde aranmasını sağlar. Aşağıda bu prosedürlerin bazıları yer almaktadır:

1. Dur Emri: Şüpheliye durması emredilerek, hareketsiz kalması sağlanır.

2. Eller Havaya Kaldır: Şüpheliye ellerini havaya kaldırması söylenir. Bu, şüphelinin silah veya tehlikeli bir nesne taşıyıp taşımadığının görülmesini sağlar.

3. Avuçları Aç: Şüpheliye avuçlarını açması emredilir. Böylece ellerinde tehlikeli bir nesne olup olmadığı kontrol edilir.

4. Diz Çök: Şüpheliye diz çökmesi söylenir. Bu, şüphelinin hareket kabiliyetini kısıtlayarak, kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.

5. Yüzüstü Yat: Şüpheliye ellerini ileri uzatarak yüzüstü yatması emredilir. Bu, güvenli bir üst araması yapılması için en etkili pozisyondur.

 Etkisiz Hale Getirme Teknikleri

Şüpheliyi etkisiz hale getirmek için, doğrudan arkasına yaklaşmak yerine arka sağ veya sol çaprazdan yaklaşmak daha güvenlidir. Bu, şüphelinin ani bir saldırı yapmasını zorlaştırır ve müdahaleyi gerçekleştiren kişinin güvenliğini artırır. Ayrıca, şüpheliye düz bir şekilde yaklaşmaktan kaçınılmalıdır. Yanlardan yaklaşmak, beklenmedik bir durumda müdahaleyi gerçekleştiren kişinin daha hızlı ve etkili tepki vermesini sağlar.

Sonuç olarak, olaylara müdahalede fiziksel ve teknik üstün güç kullanmak, caydırıcılığı artırmak ve istenmeyen olayları önlemek açısından büyük önem taşır. Şüphelilerin etkili saldırı mesafesine dikkat edilerek, belirli güvenlik prosedürleri titizlikle uygulanmalıdır. Bu sayede, müdahaleyi gerçekleştiren personelin ve çevredeki insanların güvenliği en üst düzeyde sağlanır.

Olaylara müdahalede fiziksel ve teknik üstün güç kullanmak gerekir ki, caydırıcı olsun. Şüpheli, iki metrelik etkili alana asla yaklaştırılmamalıdır ki, istenmedik vahim hadiseler yaşanmasın. Bilimsel verilere göre, Şüphelinin saldırabileceği etkili alan mesafesi iki metredir. Bu yüzden Şüpheli tamamen teskin edilmeden ve üst araması yapmaya hazır hale getirilmeden bu iki metrelik etkili alana asla sokulmamalıdır. Aramaya hazır hale getirmek ise, ”Dur, ellerini havaya kaldır, avuçlarını aç, diz çök veya ellerini ileriye doğru uzatarak yüzüstü yat vb.” Prosedürlerin titizlikle uygulanmasıdır. Bir de, etkisiz hale getirmek için, şüpheliye tam arkasına gelecek şekilde düz yaklaşmamak, arka sağ veya sol çaprazdan yaklaşmak gerekir.

Adalet ve Uygulama

Adalet ve Uygulama 1024 1024 hbtlc_user

Adaletin Önemi ve Uygulamada Adalet

Adalet, toplumların temelini oluşturan en önemli değerlerden biridir. Bir toplumda adaletin varlığı, bireylerin huzur ve güven içinde yaşamasını sağlar. Adalet, sadece yasaların varlığıyla değil, bu yasaların doğru ve hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasıyla anlam kazanır. Bu nedenle, adaletin sağlanması için mükemmel yasalar yapmak yeterli değildir; aynı zamanda bu yasaları doğru ve adil bir şekilde yorumlayarak uygulamak da gereklidir.

Adaletin Temelleri

Adaletin sağlanmasında en önemli unsur, yasaların herkes için eşit şekilde uygulanmasıdır. Yasalar, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak ve bireylerin haklarını korumak amacıyla oluşturulmuştur. Ancak, yasaların varlığı tek başına adaletin sağlanması için yeterli değildir. Yasaların doğru ve adil bir şekilde uygulanması, adaletin temel taşlarından biridir.

Lehe Yorum İlkesi

Yasaların uygulanmasında lehe yorum ilkesi büyük önem taşır. Lehe yorum ilkesi, yasaların bireyler lehine yorumlanması ve bu şekilde uygulanması gerektiğini ifade eder. Bu ilke, yasaların adil bir şekilde uygulanmasını sağlar ve bireylerin haklarının korunmasına yardımcı olur. Lehe yorum ilkesi, adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynar ve yasaların bireyler lehine esnetilerek uygulanmasını teşvik eder.

Uygulamada Adalet

Adaletin sağlanmasında en önemli unsurlardan biri, yasaların uygulayıcılarının rolüdür. Yasaların uygulanmasında adil ve hakkaniyetli bir yaklaşım sergilenmesi, adaletin sağlanmasında kritik bir rol oynar. Yasaların doğru ve adil bir şekilde uygulanması, adaletin tesis edilmesini sağlar. Bu bağlamda, yasaların doğru ve adil bir şekilde uygulanmasını sağlamak için yasaların uygulayıcılarının eğitimli, bilgili ve tarafsız olmaları gerekmektedir.

Sonuç Olarak

Her şeyin temeli adaletten geçer. Adalet ise, mükemmel kurallar tanzim etmek değil, kuralları hayra yorup- lehe yorum ilkesi- mükemmel uygulamaktır. Zira; en iyi yasa kötü uygulayıcı elinde berbat, en kötü yasa ise, iyi uygulayıcı elinde mükemmel olur.

Faili Bulmanın İncelikleri

Faili Bulmanın İncelikleri 1024 1024 hbtlc_user

Faili Bulmanın İncelikleri

Suçların aydınlatılması ve faillerin tespit edilmesi süreçlerinde, hiçbir zaman kesinlikten bahsetmek doğru değildir. Olayların karanlıkta kalan yönlerinin ortaya çıkarılması ve delillerin toplanması aşamalarında, fail olamayacağı düşünülen kişilere karşı da dikkatli olunmalıdır. Çünkü olayların incelenmesi sürecinde her türlü ihtimali göz önünde bulundurmak gerekir. Bu süreçte, mağdura en yakın kişiden başlanarak şüpheli halkası genişletilir ve hiçbir detay gözden kaçırılmamalıdır.

Geçmişte yaşanan tecrübeler göstermiştir ki, çoğu zaman ‘kesinlikle yapmaz’ dediğimiz kişiler bile suçlu çıkabilmiştir. Bu sebeple, ön yargısız ve tarafsız bir şekilde tüm olasılıkları değerlendirmek önemlidir. Kişilere yönelik ön yargılar, delillerin yanlış değerlendirilmesine ve suçların karanlıkta kalmasına neden olabilir. Bu yüzden, adaletin sağlanması adına her şüpheliye eşit mesafede yaklaşılmalı ve tarafsız bir bakış açısı ile hareket edilmelidir.

Adli süreçlerde, failin tespit edilmesi için yapılan araştırma ve aramalarda, gözden kaçırılan en küçük bir detay bile büyük sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, en ufak bir şüphe bile dikkatle incelenmeli ve doğruluğu kesinleşene kadar tüm ihtimaller değerlendirilmelidir. Şüphe kavramı, olayların aydınlatılmasında kilit rol oynar ve bu süreçte atılan her adım, adaletin yerini bulması adına büyük önem taşır.

Sonuç olarak; şüphede ”bu kesinlikle olamaz, bu kesinlikle yapmaz” diye bir şey yoktur. Keza; olayların aydınlatılmasında ve delillerin toplanmasında, önce bu kesinlikle değildir diye bilinen mağdura en yakın kişiden başlanarak çember genişletilir. Tecrübelerle de sabittir ki, genelde bu kesinlikle yapmaz dediğimiz kişiler sonuçta fail çıkmıştır ve bu failler, fail araştırma ve aramalarında yer almayı da ihmal etmemişlerdir.

Masumiyet Karinesi

Masumiyet Karinesi 1024 1024 hbtlc_user

Olaylara Bakış ve Olayların Çözümünde Gözden Kaçmaması Gereken Temel Düsturlar

3. Masumiyet Karinesi

Adalet sisteminin en temel ilkelerinden biri olan Masumiyet Karinesi, sanığın suçlu olduğu ispatlanana kadar masum kabul edilmesi gerektiğini belirtir. Bu ilke, suç isnadında bulunulan bir kişinin, yargılama süreci boyunca ve nihai karar verilene kadar masum olduğu varsayımına dayanır. Masumiyet Karinesi, adaletin sağlanmasında kilit bir rol oynar ve hukukun temel prensiplerinden biridir.

Bu ilke, sanığın lehine bir şüphe taşıdığı anlamına gelir ve kanıtların kesin bir şekilde suçluluğu ortaya koyması gerektiğini vurgular. Masumiyet Karinesi, kişinin haksız yere mahkum edilmesini önlemek için oluşturulmuştur. Hukukun üstünlüğü ilkesine dayanan bu kural, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumayı amaçlar. Özellikle, adaletin tecelli etmesi ve suçsuz insanların haksız yere ceza almaması için büyük bir öneme sahiptir.

Hukukun bu temel taşı, insan onurunu ve kişisel özgürlükleri koruma altına alır. Masumiyet Karinesi’ne göre, suç isnadında bulunulan her birey, suçluluğu ispatlanana kadar masum kabul edilir. Bu yaklaşım, sadece bireysel hakları değil, aynı zamanda toplumun adalet sistemine olan güvenini de pekiştirir.

Şüphesiz ki, Masumiyet Karinesi’nin bir diğer önemli yanı, toplumda adalet duygusunun güçlenmesine katkıda bulunmasıdır. Suçluluğun kesin olarak kanıtlanması gerektiği, aksi halde kişinin masumiyetinin korunacağı anlayışı, adalet sisteminin tarafsız ve güvenilir bir şekilde işlemesini sağlar. Bu ilke, hukukçuların ve yargıçların karar verme süreçlerinde tarafsız olmalarını teşvik eder ve adil yargılama ilkesinin uygulanmasına yardımcı olur.

Şüphe sanık lehine karinedir. Masumiyet Karinesi olarak da bilinen bu ilke, Adaletin tecellisinde önemli bir ilke olarak kabul edilmektedir. Zira, bir kişinin haksız yere mahkum olmasındansa onlarca şüphelinin ceza almaması daha evladır.

Olaylara Bakış ve Çözüm -2

Olaylara Bakış ve Çözüm -2 1245 713 hbtlc_user

Olaylara Bakış ve Olayların Çözümünde Gözden Kaçmaması Gereken Temel Düsturlar

2.    Delillerin Önemi

Her etkileşim, suç mahallinde belirli izler bırakır. Locard’ın prensibine göre, herhangi bir temas mutlaka bir iz bırakır. Bu izler, suçun çözülmesi için son derece önemlidir. Ancak, bu izleri tespit etmek, detaylı bilgi ve uzmanlık gerektirir. Delil toplama süreci titizlikle yapılmalıdır çünkü küçük bir hata bile soruşturmanın seyrini değiştirebilir.

Deliller, olayın aydınlatılmasında temel unsurlardır. Fiziksel izler, tanıklık ifadelerinden daha güvenilirdir çünkü somut kanıtlar sunarlar. Fakat tanıklar da olayın anlaşılmasında önemli bir rol oynar. Ancak tanıklık, subjektif bir deneyimdir ve hatırlama süreci zamanla değişebilir. Bu nedenle, tanık ifadeleri bazı durumlarda zayıf kalabilir.

Günümüzde, birçok dava tanık ifadelerine dayanarak sonuçlanmaktadır. Bu durum, delil toplama ve inceleme sürecine gereken önemin verilmediğine işaret edebilir. Oysa ki adalet sisteminde, maddi delillerin tanık ifadelerinden önce gelmesi gerekmektedir. Çünkü maddi deliller, daha nesnel ve somut bilgiler sunar.

Sonuç olarak: “Her temas iz bırakır (Locard). İzler (Deliller) olayı aydınlatan unsurlardır. İzleri tespit etmek ise uzmanlık ve maharet ister. En zayıf iz ise tanıktır. Ancak, günümüzde dahi pek çok hüküm maalesef ki, delil araştırması yerine tanık anlatımları esas alınarak kurulmaktadır.”

Soruşturma Ve Yargılamadaki İlkeler

Soruşturma Ve Yargılamadaki İlkeler 1792 1024 hbtlc_user

Ceza soruşturma ve yargılama dosyalarında dikkat edilmesi gereken hususlar ve ilkeler;
1-) Şüphelinin vereceği üç ifade çok önemlidir. Kolluk ifadesi, Savcılık ifadesi(Bazen kolluk ifadesi ile yetinilebilebilir) ve İlk derece Mahkemesinde verilen sorgulama ifadesi. Bu üç ifadenin de avukat desteği ve nezaretinde verilmesine azami dikkat edilmesi gerekir.
2-) Bu üç ifadeden en önemlisi de verilen ilk ifadedir. Bu ifade tüm yargılamanın mihenk noktasını oluşturur. Sonra ifade değişikliği yapılsa da, inandırıcılığı tam olmaz. ”Karakolda doğru söyler, Mahkemede şaşar” deyimi de bunun eseri ve göstergesidir. Dolayısıyla ilk ifade mümkün mertebe avukattan hukuki destek alınmadan verilmemelidir.
3-) Müdafi Avukat, hukuki destek verirken, olayın bütününü, en ince ayrıntısına kadar şüpheliden edinmeli, henüz yakalanmamış ise, sözlü anlatım dışında kendi yazılı beyanını da almalıdır. Şüpheli, genelde farklı olaylar geçmişi varsa, gerçekleri anlatıp hukuki destek istemek yerine, kurguyu kendisi kurup bu kurguya göre avukata yön vermek isteyebilir. Bu durumda, sonraki gelişmeler şüpheliyi daha zora sokabilir, hatta yapmamış olduğu fiillerin dahi kendi üzerinde kalmasına sebebiyet verebilir, yada fiil aynı bile olsa hafifletici sebepler, etkin pişmanlık gibi lehe hükümlerden mahrum kalabilir. Bu nedenle olayın gerçek öyküsü çok önemlidir.
4-) Bu doğrultuda, Avukat, müvekkilinin neyle suçlandığını ve eldeki mevcut delilleri tespit etmeli, Olayda delil olabilecek tüm hususları not almalı, gerekirse olay yeri incelemesi ve delil toplama uzmanının fikirlerine başvurarak, bu konularda yapılması gerektiğini düşündüğü araştırma taleplerini oluşturmalı ve olay kurgusunu buna göre kurmalıdır.
5-) Şüphelinin vereceği ifade, tanık ve delil olabilecek hususları içerecek şekilde kısa, öz ve net ifadeler içermeli, gereksiz anlatımlara girilmemelidir. Çünkü gereksiz anlatımlar süreçte olayı özünden uzaklaştırıp, farklı şüpheli olabilecek yeni sorulara sebebiyet verebilir.
6-) Dosya hakkında gizlilik kararı varsa, şüphelinin anlatımlarına göre, Avukat olay kurgusu doğrultusunda, ifadeye hukuki destek vermeli, dosyada kanunen alabileceği hususları ve belgeleri temin etmeli, objektif delil olabilecek hususların- olay yeri inceleme, otopsi, görgü ve tespit tutanağı, olay yeri inceleme raporları vb.- dosyaya kazandırılmasını sağlamalıdır.
7-) Şüphelinin ifadesinde geçen hususlarla ilgili, olay tanıklarının dinlenmesi ve diğer araştırma taleplerini (HTZS/BAZ, MOBESE, PTS kayıtları, görüntü kayıtları, ses analizi, veri kurtarma, Grafolojik inceleme, dijital materyal incelemesi, atış artıkları, otopsi raporu, keşif vs) bir bütün olarak mutlaka daha ilk baştan iletmelidir. 😎 Dosyaya yeni gelen belgeler doğrultusunda, yeni araştırma taleplerini de vakit geçirmeden istemelidir.
9-) Delil durumuna göre KYOK Kararı verilmesi, ön ödeme hükümlerinin uygulanması veya uzlaşmaya tabi suç veya suçlar olduğunu düşünüyor ise, bunu da Soruşturma makamına bildirmelidir.
10-) İddianamenin ortaya çıkması ve davanın açılması ile birlikte ise, gizlilik kararı kalkmış olacağından, artık sanık statüsü alacak olan müvekkilinin ilk savunmasını dosya bütünü üzerinden yeniden şekillendirmeli, araştırma taleplerini yeniden güncellemeli ve ilk duruşmada bu taleplerini Mahkemeden talep etmelidir.
11-) Avukat Tutuklanma ihtimali varsa, ona dair veri olabilecek hususları (Sabit ikamet sahibi oluşu, kendi rızasıyla gelmiş olması, kaçma ihtimalinin bulunmayışı, evin geçimini sağlamak zorunda oluşu, ailesinden varsa yaşlı ve bakıma muhtaç kişilerin rapor bilgileri, kendisinin hastalık durumunu gösterir raporlar) belgeleri ile birlikte soruşturma makamı/sorgu hakimliğine sunulmalıdır.
12-) Avukat esasında, bu araştırma talepleri ve olay kurgusuyla soruşturma ve yargılamada dosyanın şekillenmesine yön verir ve Savcılık ve Yargılama Makamının işini kolaylaştırır.
13-) Ancak, Avukatlar tarafından, Soruşturma ve yargılama aşamalarında delil olabilecek araştırma talebi, teknik ve uzmanlık bilgisi gerektirdiğinden, nelerden, ne gibi delillerin oluşabileceğinin bilinmemesi/bilinememesinden kaynaklı olarak, çoğunlukla tam olarak istenememekte ya da eksik veya yanlış kalmaktadır.
14-) Bu farkındalığın oluşmamış olması sebebiyle, Avukatların önden bilirkişi ve uzmanlık raporları sunması maalesef halen de çok az başvurulan bir yoldur. En çok başvurulan yol ise, akademik titri olan bir Akademisyenden Hukuki mütalaa alarak dosyaya sunmaktan ibaret kalmaktadır.
15-) Bu sebeplerle de, genellikle, araştırma talepleri ilgili makamlardan istenir ve onların bu yönde karar vermesi beklenir. Ancak, teknik izahı tam yapılmadığından/yapılamadığından ve gerekliliği konusunda aydınlatıcı bilgi verilmediğinden/verilemediğinden, Savcılık/Mahkeme heyeti tarafından, soruşturmaya/yargılamaya farklı bir şey katmayacağı gerekçesiyle reddedilebilmektedir.
16-) Bu açıdan, önden bilirkişi ve uzmanlık raporu sunmak suretiyle, yeni bir resmi bilirkişi ve uzmanlık raporuna başvurulmasını istemek, avukatlar tarafından mutlaka yaygın hale getirilmelidir.
17-) Bunun bilincinde olan Profesyonel Hukuk Ofisleri, Ceza, Hukuk, Ticaret, Uluslarası Tahkim, İcra, Telif hakları gibi departmanlar üzerinden faaliyetlerini sürdürmektedir.
18-) Ceza dosyaları departmanı da kendi içerisinde, Teoriyi iyi bilen akademik kadrodan, pratiği yaşamış olan ve kürsünün diğer yanında yer almış olan soruşturma ve yargılama birimlerinde çalışmış olan kadrodan, teknik ve delil konusunda ise, delil toplama ve değerlendirme birimlerinde çalışmış olan veya Uzman teknik kadrodan oluşmalıdır.
19-) Olay, daha ilk baştan bu üç birimin süzgecinden geçirildikten sonra kurgulanır ve ona göre şekillenirse, en iyi sonuç elde edilmiş olur.
20-) Çünkü; Bir suçtan az ceza almak, cezai ve evrensel hukuk kurallarını ve yerleşik içtihatları iyi bilmekten, Beraat Kararı almak ise, Delil toplamak, toplatmak ve delilleri iyi okuyabilmekten geçmektedir ki, bu da Uzmanlık gerektirir.

Özel Güvenlik Tanıtım

Özel Güvenlik Tanıtım 1024 1024 hbtlc_user

TÜRKİYE’DEKİ ÖZEL GÜVENLİK UYGULAMASINA GENEL BAKIŞ;
1-Türkiye’de Özel Güvenlik, Kamu Güvenliğini tamamlayıcı mahiyette bir fonksiyona sahiptir.
2- Özel Güvenlik personeli cadde ve sokak gibi kamuya açık alanlar dışında, görev alanı
belirlenmiş yerlerde görev yapar. Yakın koruma, kıymetli evrak ve para nakli gibi konularda
görev alanı değişkenlik arz edebilir.
3- Görev alanı içerisinde Genel kolluk olan Polis ve Jandarma’nın yetki ve sorumluluğuna
sahiptir.
4- Türkiye’de özel güvenlik hizmeti 3 şekilde uygulanır.
-Kurum-kuruluşlar kendi bünyelerinde özel güvenlik teşkilatı kurar.
-İçişleri Bakanlığından faaliyet izin belgesi alan şirketlerden hizmet satın alır.
-Yada karma şekilde koruma hizmeti yürütür.
5- 2004 yılından önceki yasal uygulama sadece birim bünyesindeki özel güvenlik
uygulamasına izin veriyordu.
Ayrıca, devlet güvenliği açısından korunması gereken hassas yerlerin zorunlu olarak
bu birimlerce korunmasını öngörüyordu.
6- 26 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren yeni yasa reform niteliğinde değişiklik ve
yenilikler getirmiştir.
7- Özel güvenlik kapsamına girmek ve çıkmak kurum ve kuruluşların tamamen serbest
iradesine dayanmaktadır.
8- Eskiden de varolan ve faaliyetlerini özel hukuk kapsamında yürüten ancak, görev, yetki ve
sorumlulukları belli olmayan özel güvenlik şirketleri yasa kapsamına alınmıştır.
9- Önceleri İçişleri Bakanlığı sorumluluğunda olan eğitim faaliyetleri, Özel güvenlik eğitim
kurumlarına devredilmiştir.
10- Silahsız görev yapacak özel güvenlik görevlileri için 18 yaş ve 90 saatlik, silahlı görev
yapacak özel güvenlik görevlileri için ise 21 yaş ve 120 saatlik temel eğitim zorunluluğu ve
yapılan sınavda başarılı olma şartı getirilmiştir. Ayrıca, her 5 yılda bir yenileme eğitiminden
geçilmesi gerekmektedir.
11- Başarı gösteren adayların görev alabilmesi için ayrıca sağlık ve diğer şartlara haiz
olması gerekir güvenlik tahkikatları yapılır yasada belirtilen suçlardan hüküm almamış
olanlara çalışma izin belgesi ve kimlik kartı verilerek özel güvenlik personeli olmalarına
imkan sağlanmaktadır.
12- Özel güvenlik faaliyetleri İçişleri Bakanlığı bünyesinde Genel kolluk olan Polis ve
Jandarma teşkilatlarına bağlı olarak yürütülmektedir.
13- Polis Teşkilatının merkez biriminde hizmet Şube Müdürlüğü düzeyinde yürütülmektedir.
14- Özellikle kamu kurum ve kuruluşları özel güvenlik personeli istihdam etmeye devam
etmektedir. Öyle ki, Kolluğun asli soruşturma işleri ve hizmet ekonomisi kapsamında, Polis
ve Jandarma Karakol ve Bina koruma hizmetleri ve nokta görevleri giderek Özel Güvenlik
tarafından sağlanmak durumunda kalacaktır.
15- Özel güvenlik görevlileri görev yaptığı yer itibariyle terör, sabotaj, kurum güvenliği,
hırsızlık vb. alanlarda genel kolluğun (Polis ve Jandarma) iş yükünü büyük oranda
azaltmıştır.
16- Yabancı Özel Güvenlik şirketlerinin Türkiye’de faaliyette bulunması veya ortaklık kurması
mütekabiliyet (karşılıklılık) esasına bağlıdır.
17- Mütekabiliyet ilkeleri çerçevesinde, Elçilikler ve Konsolosluklar başta olmak üzere
Hassas noktaların koruma hizmetlerinin özel güvenlik marifetiyle yürütülmesinde ulusal ve
uluslararası mevzuat açısından hiçbir engel yoktur. Bu yöndeki uygulamalarla karşılaşmamız
an meselesidir.
18- Şunu da vurgulamakta fayda var. Özel güvenlik uygulamaları konusunda Türkiye tam
güvenlikli bir ülkedir ve yabancı yatırımlar da büyük destek görmektedir.
19- Türkiye, Özel güvenlik uygulamaları ve teknolojik güvenlik konularında, özellikle Avrupa
Birliği ülkeleri başta olmak üzere, bu alanda ilerleme kaydeden tüm ülkelerle ortak girişim,
eğitim ve yatırım yapmaya açıktır.
20-) Türkiye’deki Özel güvenlik sisteminin kurulması ve yerleşmesinde yer alan ve bu alanda
yılın Bürokratı seçilmiş birisi olarak, bu alanda gerçekleştirilecek Kuruluş, Yatırım ve
organizasyonlarda, her türlü işbirliğine hazırız.